Bugün ilki çok sevilmediği halde bi yazımın ikincisini yazıcam: ilkokul ligi. Bilenler bilir evimin arkasında odamdan bahçesindeki maçları izleyebildiğim bir ilkokul var. Geçtiğimiz ay ilkokul liginde ilk sekiz sırada yer alan takımların play off maçları vardı.
Bitirme projemi yetiştirmem gerekiyordu, okula gitmezsem işe gidiyordum. Her günüm ağır bir çalışma temposu içinde geçiyordu. Ben de biraz kafamı dağıtmak için 6A ve 6B arasındaki maçı izlemek istedim.
Geçen yılki 5B bu yıl 6B olmuştu ancak takım kendinden çok şey kaybetmişti. Takımın maestrosu olan Arif ailesine milli piyangodan para çıkınca koleje gitmiş, kaleci Orhan ise o hafta dondurmayı abarttığı için boğazları şişmişti.
Balkondan maçı izlerken 6B'nin durumu karşısında şok oldum. Taraftar da desteğini çekmişti, belli ki bu ilk play off maçı değildi.
Sonra asıl sorunun 6B sınıf öğretmeni Recep bey olduğunu öğrendim. Geçen yılki Nihat hoca artık 8A sınıf öğretmeni olduğu için onların teknik direktörlüğünü yapıyordu. Recep bey ise hem futboldan anlamıyor hem de Arif'in yıldızlaşmasını sağlayan Cafer'i kulübede bekletiyordu.
Balkondan bağırarak Cafer'de sakatlık olmadığını, olayın tamamen Recep Beyin yaptığı kıllık olduğunu öğrendim. Zaten play off öncesi de takımı elemek için çok uğraşmış ama bir şekilde takım play offlara kalmayı başarmıştı. Recep beyin amacı çocukların şampiyon olma ümidini kaybedip antrenman yerine test kitabına yönelmesini sağlamaktı. Bunu duyduğum gibi üçüncü katın balkonundan aşağı bıraktım kendimi koşarak bizim bahçe duvarından atladım. Bir an önce sahaya ulaşmam gerekiyordu ama okulun kapısından dolaşmak büyük bir zaman kaybı olabilirdi. Okulun yüksek bahçe duvarlarına baktım. Önde duvar, arkasında da aynı yükseklikte bir tel vardı. Yapabilir miyim diye düşündüm. Çünkü balkondan atlarken dengemi ayarlayamayıp ayağımı burkmuştum. Sonra neden olmasın diyip duvara doğru koşmaya başladım. Bir anda flash hızına ulaştım ve duvarın içinden geçmemle 6A'nın defans oyuncusu Cemre'ye çarpmam bir oldu. Cemre aslında iyi top oynuyordu ama isminden dolayı arkadaşları onun delikanlı olmadığını söyleyip defansa koymuştu. Hakkaten Cemre ne amk. Hakem maçı durdurup üzerime doğru yürümeye başladı. Oyuncular topyekûn beden eğitimi öğretmeni olan vazgeçilmez hakem Cemil abiye bakıyorlar. Cemil abinin bana elini uzatıp beni yerden kaldırmasıyla tribünlerde bir bayram havası esti. Oyuncular koşarak yanıma geldiler hepsiyle tokalaşıp 6B yedek kulübesine doğru hareketlendim.
Recep bey beni gördüğüne pek sevinmemişti. Okul müdürü Naci Abi de 6A sınıfından oğlu Kemal sahada olduğu için maçı izleyenler arasındaydı. Naci abiyle durumu konuştum. Hem bu maçı zaten 6A kazanacağı için hem de çocukların dersleri gayet iyi olduğu için beni 6B takımının başına getirdi. Dedim Naci Abi ben bi an gaza geldim yoksa isim gücüm var bisürü daha okulu bitiricem. Bunu duyunca Naci Abi okul müdürü olduğunu hatırlayıp sinirle ayağa kalktı. "Velini ararım bak" der demez ayaklarına kapandım. Tamam dedim ben ettim sen etme.
Takımın başına geçtiğim maçı kaybettik. Bir tane de önceden kaybetmiş bizimkiler. Altı maçımız vardı. Beşini kazandık. Birinde çok pis yendiler bizi, ağzımızı yüzümüzü kırdılar resmen. Hiçbir durumda birinci olamayan ben yine birinci olamadım. Ligi ikinci sırada bitirdik. Ayrıca bitirme projemi yetiştiremedim, işe gitmediğim için işten de atıldım.
Ama olsun seneye 7B olarak anasını ağlatıcaz okulun. Arif'in ailesiyle görüşmeye gidicem, okulu farklı olsa da seneye bizim takımda oynasın.
Bazılarınızı daha çok seviyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorum falan yazınca güzel oluyor.