Beş ya da altı yaşımdaydım evet. Yalnız tutkuya bakar mısın 'yaşım'. Neyse.
Üsüün Emmi'min isminin 'Ü' harfiyle başlamadığını öğrendiğim gün, her şeyin bir yanılsama olduğunu anladım.
O zamanlar deli zamanlarım, köyde yaşıyoruz. Milletin afedersiniz anasını belliyorum. Köyün altını üstüne getiriyorum. Dalmadığım ağaç, sevmediğim kuzu kalmıyor. Bi de yeni yeni harfleri öğrenmeye başlamışım. Havamdan da geçilmiyor. Türkçe bee diyerek dolaşıyorum sokaklarda.
Dedemin kız kardeşinin kocasının kız kardeşinin evindeydik. Harfleri yeni yeni öğrendiğim zamanlardı. Bulmuşlar tabi yepis yeni beyni, yok şunun adı hangi harfle başlıyor, yok bunun adının üçüncü harfi ne. Lan daha harfleri yeni öğrenmişim araya niye üçü karıştırıyosun. Neyse o başka yazının konusu. Ben de sorulan soruya göre cevap veriyorum. Beş altı değil de üç dört bile olabilir yaşım. Yazılışına göre mi yoksa söylenişine göre mi düşünüp cevap veriyordum hatırlamıyorum.
Sorulan bütün soruları takır takır cevapladıktan sonra bir Hayrettin Demirbaş golü yememi sağlayan o soru geldi. "Üsüün Emmi'nin adı hangi harfle başlıyor." Hiç düşünmeden yapıştırdım 'Ü'yü. Başka bir şey olamaz çünkü. Sorulan soruların hiçbiri bu kadar net bir cevap taşımıyor içinde. Ünlü harfle başlayan ilk cevap. İlk defa e sesini çıkarmadan bir soru cevaplıyorum. Bunalmışım, bıkmışım e'den. Lanet etmişim. Ü ulan işte. Başka ne olabilir ki.
H.
O günden sonra içbir şey eskisi gibi olmadı be ya. Hayatın yanılsama olduğunu anlamak için daha çok küçüktüm lan. Pamuk şekerin pamuktan yapılmadığını öğrenen İsmail Abi gibi kaldım. Sakinliğimi koruyarak yerimden kalktım. Madem dedim ben biraz dolaşayım o zaman. Çıkayım dedim bi tur atıp geleyim. Hazır değilim çünkü böyle bir şeye. Göndermediler.
Küçüğüm amk daha. Göndermezler tabi. Neyse gerisini de çok fazla hatırlamıyorum zaten.
Bazılarınızı daha çok seviyorum.